Gençlik ni'mettir

İmâm-ı Rabbânî'nin yazdığı Mektûbât'ta,

Şöyle buyurmaktadır bir gence nasîhatta:

Ey evlâdım biz kuluz, Allah'ın emrindeyiz.

Kendi emrine buyruk ve başıboş değiliz.

Her istediğimizi yapamayız biz zinhâr.

Çünkü Sâhibimiz'in bize emirleri var.

Burada yaşamazsak Onun emirleriyle,

Mezârda, pişmânlıktan başka şey geçmez ele.

Ey oğlum, gençlik çağı, kâr ve kazanç vaktidir.

Merd olan, bu zamânı iyi değerlendirir,

İhtiyârlık zamânı, herkese olmaz nasîb.

Olsa da, vakit olmaz elverişli, münâsib.

Vakit bulunsa dahi, azalınca güç, kuvvet,

Yapılmaz gençlik gibi, yarar iş ve ibâdet.

Bugün, her bir vaziyet tam elverişli iken,

Ebeveynin varlığı, büyük bir ni'met iken,


Geçim derdi olmayıp, elde iken her fırsat.

Güç kuvvet azalmayıp, yerindeyken bu sıhhat,

Hangi özür ve hangi bahâne ile acep,

Yarına bırakılır bugünün işleri hep?

(Helekel müsevvifûn) dedi Nebiyyi zîşân.

Ya'nî, yarın yaparım diyenler etti ziyân.

Eğer dünyâ işini bırakırsan yarına,

Elbette ki bu senin, olur çok yararına.

Ey oğlum, bu gençlikte, üç din düşmanı olan,

Nefis, şeytân ve bir de ahlâksız, kötü yârân,

İnsana saldırırken, yapılan az ibâdet,

Hak teâlâ indinde kazanır büyük kıymet.

Yaşlılıkta yapılan, bunlardan kat kat fazla,

İbâdetin kıymeti, bu kadar olmaz asla.

Ey oğlum iyi bil ki, insanı, cenâb-ı Hak,

Oyun eğlence için yaratmadı muhakkak.

Yiyip içmek, keyf sürmek için yaratılmadık.

Yalnız ibadet için yarattı bizi Hâlık.

Resûl'ün bildirdiği ibâdetlerin hepsi,

İyi düşünülürse, bizedir fâidesi.

Kullara yaradığı için emr olunmuştur.

Yoksa, ibâdetlerin Ona faydası yoktur

Allah, muhtâc değildir kulun ibâdetine.

Onları, emirlerle şereflendirdi yine.

Her şeye muhtâc olan ve çok âciz olan biz,

Bu büyük ihsan için, teşekkür etmeliyiz.

Oğlum, bu gün meselâ bir müdür, bir işçiye,

Emir verse, herhangi bir işi yapsın diye,

İşçi, o vazîfeye ne de çok kıymet verir.

Bana, müdür bu işi verdi diye sevinir.

Seve seve, zevk ile yapar onu o işçi.

İftihâr vesîlesi yapar hem de o işi.

Şimdi yazıklar olsun, Allah'ın yüksekliği,

O müdürünki kadar aceb değil midir ki,

Onun emirlerine, böyle çalışılmıyor.

Ve (evvela vazîfe, sonra namâz) deniyor.

Halbuki âmirlerin âmiridir Rabbimiz.

Önce, Onun emrini îfâ eylemeliyiz.